Sanırım 25 yıl falan önceydi, deniz kenarında parkta yürürken ilerideki bir bankta oturmuş, bembeyaz saçlı, çakır gözlü, nur yüzlü bir amca gördüm. Denizdeki bir kayığa bakarken dalmış gitmişti. Pek yaptığım bir şey olmamasına rağmen o huzurlu, biraz da mahzun duruşunun etkisiyle yanına oturup, “Günaydın, nasılsınız?” dedim.
Acaba tanıdık biri mi diye düşünerek bana baktı. Hiç tanımadığı birinin selamıyla mutlu olmuş bir şekilde bana gülümseyerek “Sana da günaydın kızım.” dedi. Konuşmasındaki yumuşaklık, yaşıyla; bakışındaki kibarlık, görüntüsüyle mükemmel bir uyum içindeydi. Havadan sudan bahsederken, neden ilerideki kayığa gözünün takıldığını anlattı:
“Bizim gençliğimizde deniz çok temizdi, arkadaşlarla kayık kiralayıp balık tutardık. Herhalde bundan 50 sene falan önceydi. Yine birkaç arkadaş balığa çıktık. Oltamıza büyük bir şeyin takıldığını farkettik, çektik çektik, bir baktık ki yavru küçük bir köpek balığı. E bizim işimize yaramazdı, iğnemizi de ona bırakamazdık; bıçakla çenesini kesip iğneyi alıp köpekbalığını suya geri bıraktık. Cahillik işte! 3 kuruşluk iğneyi almak için o canlının canını neden yakıyorsun. Neyse, biz bıraktık gitti. Ancak hala ara ara benim aklıma gelir acaba o haliyle o köpek balığı yaşayabildi mi; yoksa bizim yüzümüzden öldü mü?”.
Verebileceğim bir cevap yoktu. O zamanlar elimde gezdirdiğim, 3 kelime yazıp ya da söyleyip, balıklar alemi ile ilgili bilgi alabileceğim cep telefonum da yoktu. O amcanın, taaa 50 yıl önce bir balığın canını yaktığını hatırlayarak titreyen sesindeki üzüntüsünü hissedip, ona söyleyecek bir cevap bulamamıştım. Bir yandan “Ya amca çook olmuş, dert etme.” demeyi düşünürken; diğer yandan bu hassaslık karşısında bu kadar ruhsuz bir cümlenin ne kadar kötü duracağını düşünüyordum. Benim cevapsızlığım karşısında amca konuştu; “Böyle işte kızım 5 saniyelik bir iş yaparsın, 50 yıl içinden sökemezsin.”.
Yıllar sonra bir belgesel izlerken şunu duydum: “Bazı Asya ülkelerinde Yüzgeç Çorbası zenginlik ve mevki göstergesi. Bu lüks uğruna her yıl milyonlarca köpek balığı zalimce katlediliyor. Canlı olarak yüzgeçleri kesilip, canlı olarak tekrardan denize atılıyorlar.” İçim acıdı, bir yanda 1 köpek balığını 50 yıldır vicdan yapan bir amca (gerçi büyük ihtimalle vefat etmiştir ve üzüntüsü bitmiştir), diğer yanda milyonları katleden duyarsızlık.
Belgeselin sonuna doğru ise yüzümü güldüren bir şey öğrendim; özellikle genç köpek balıkları çenelerindeki kesik ve yaralardan dolayı hayati tehlike yaşamazlarmış, yaraları iyileşirmiş. Bu bilgiyi öğrendiğimde yüzümde öyle büyük bir gülümseme olmuş ki, eşim sordu: “Aklına ne geldi de bu kadar mutlu gülümsedin?” Belgeselin başında duyduğum vahşice haberler, ardından da bu haber. Gözlerim yaşarmış bir şekilde dedim ki: “O amcanın zarar verdiği köpek balığı ölmemiş.”. Ve o duyarlı amcayı anlattım.
İnsan olmaktan gurur duymamıza sebep olan insanlar, iyi ki varsınız!